18 Mayıs 2012 Cuma

bentanrıolsaydım

Hayat siyah beyaz ya da sepia tonlarda olmalıydı. Ne bileyim bunca keşmekeşte bunca renk, hiç yoktan gözümüz asaletini korurdu belki... Bir de kırmızı bazı yerlerde ama, bir şehirde tek bir masa belki ya da tek bir bank... ya da şarapta sadece, siyah dudaktan süzülüp gri tende dalgalanan şarapta. Gökkuşağı karanlığın ve aydınlığın 7 tonunu taşımalı mesela. Kan da kırmızı kalmalı. Güneş, bizi eski fotoğraf makineleriyle çekilmiş bir fotoğraf gibi yakmalı mesela öyle hafif bronzlaşmak iyidir kıvamı değil. Heryerde siyah elbiseli kadınlar olmalı; mutlu olan toplu, üzgün olan dağınık kalmalı. Darmaduman olmalı. Hazır konuşmaya başlamışken, her açıdan hafif çıplaklık iyidir bence, hertürde dayatmanın dışında beyaz bir çıplaklık, kırmızı bir gülüşle süslenmeli belki ya da kırmızı gölgeler taşımalı gülüşler. Ha birde ben tanrı olsaydım "bak çocuk şu kadar ömrün kaldı" göstergesi koyardım biryerlere, daha sert savrulsun zaman diye. (X-1, X-2, X-3, X-4, ... , X-(X-1)) ! Öyle işte. Selametle...

8 Mayıs 2012 Salı

AC3 gameplay is coming.

http://assassinscreed.ubi.com/ac3/en-GB/unite/index.aspx bunu da estikçe paylaşın işte... bir görelim neymiş ne değilmiş.

13 Mart 2012 Salı

Dikkat Sohbet Çıkabilir

Aktif asosyal kimliğimin ardına sığındığım şu zamanlarda gerçekten bahanelerim tükenmenin eşiğine gelmiş durumda. İnsanların tembel tabiatlarından gem vurulması üzücü, en çok üzülen de benim belki; nefes almak bile külfet çünkü... Romantizim; global pazarın duygu satma stratejisi. Romantik değilim efendim tabii olanım katışıksız insan. Can acıtabilecek seviyede gerçekçiyim sanırım. Bunlar giriş mahiyetinde akıl kenarında kalsın. Uzatmadan geleyim asıl konuya; "Nedir babacım bu hayat denen sürecin olayı?" Neye bağlanılmalı? Veya birşeye bağlanılmalı mı? Tam şu noktada aklıma bir fikir geldi Fehim'e konuyu açıyorum ve sohbeti buraya yapıştırıyorum. Rastgele.

Ediz: böyle gidicez ne çıkarsa :d :D'leri bile silmeden koyucam :D
Fehim: haha :D bolca olcak ozaman :D
Ediz: :D:D:D eee nedir olay hacı ?
Fehim: :D nerden başlamak lazımki
Ediz: doğumdan ölüme gitmek uzun sürer herhalde şans eseri doğduk kabul şans eseri yaşamıyoruz
Fehim:: olay bence şu insanlar kendilerine büyük bir amaç bir de küçük küçük amaçlar belirleyip onları kovalıyolar
Ediz: yani ölmüyorsak kendimiz öldürmüyorsak bi olay var burda kendi yarattıklarımız uğruna yaşıyoruz yani suni
Fehim: evet hatta ölmeyişimizin sebebide bazı şeyleri göze alamamak bu amaçlardan vazgeçmeyi mesela
Ediz: az önce dediğim gibi planladıklarım olmasa... çok korkak değil mi bu ama yani yaşamak için kendime yalan söylüyorum resmen. Gerçi korkak olmamak için de bi neden yok ya...
Fehim: öyle aslında
Ediz: Hayır git ebesinin nikahında dünyadan haberi olmayan adam da yaşamak için didiniyor sürekli
Fehim: :D onunda kendince sebepleri ve amaçları vardır işte belki çocuğu için belki ailesi için
Ediz: Hayatta kalmamak için gerekenler;
1-) çocuk yapma... :D
Fehim:: haha :D karamsar düşünürsek aslında yaşamak için hiçbir sebep kalmıyo sunset limitedta profesörün son konuşmasındaki gibi
Ediz: Karamsar düşünmekle gerçekçi olmak arasında nasıl bi fark var sence ? yani o prof karamsar mıydı gerçekçi mi ? ben de aynı konusmayı yaptım sana karamsar değil gerçekçiyim ama o karamsardı
Fehim: profesör karamsardı evet gerçekçilikle arasındaki fark duruma göre değişiyo bence profesör çok genel düşünüp ihtimalleri önemsemiyodu
Ediz: bi yalan daha söyleyeyim mi? ben, ben ölmeden önce ölümsüzlük bulunur umuduyla yaşıyor olabilirim
Fehim: :D ölümsüzlük sadece işleri daha çok zorlaştırır bence :D
Ediz: Gerçi hep yaşamak da aşırı sıkıcı olurdu. aynen aynen kesinlikle 60 yılı dolduramıyoruz amk binlercesi... :D
Fehim: :D hatta sonsuzluk bu yüzden problem bence inançlarda :D
Ediz: inanca girmesek ? onlarda olay farklı sanırım epey hormon falan faktörü pek yok.
Fehim: evet girmeyelim :D
Ediz: galibayı da 12. dinleyişim dipnot- bak sanatçı olsam işler daha kolay olurdu
Fehim: :D
Ediz: mesela öğretmen tanıdıklarım var "çocukları eğitmek için yaşıyorum" diyolar sonsuz amaç resmen boşa düşmek yok.
Fehim: of öyle bi amaç okuduğumda bile sinirlerimi bozuyo diyebilirim :D okadar uzun süreli bir monotonluk
Ediz: Bizi ölümden ayıran ne la o zaman. Kısa süreli monotonluklar mı ?
Fehim: evet evet mantıklı yani insanların amaçları bence farklılık içermeli ya ulaştığında oluşabilcek bi farklılık ya da ulaşırken verdiğin uğraş sayesinde 2. si olursa ama amaca ulaştığında sıkılman muhtemel :D
Ediz: örneği bol tabi :D Farklılık içermesi... m.ö. 2000 niye neslimiz intiharla tükenmedi extrem ne olabilir ki ?
Fehim: :D ozaman bu düşündüklerimiz geçerli olmayabilir :D belkide teknoloji ve medeniyet insanın hayatını sıkıcı ve monotonlaştırdı m.ö. 2000 neye tekabül ediyo mesela :D
Ediz: skyrimde de tavşan kovalayabiliyoruz yahu.
Fehim: :D
Ediz: m.ö 2000 neye tekabül ediyo hmm m.ö 2000'e olabilir :D
Fehim: :D:D medeniyet olarak yani :D
Ediz: hmm bilmem google yardım etsin bakalım hititler
Fehim: hititler varmış bi kere
Ediz: yazı falan...
Fehim: :D latinlerin ataları italyaya gelmiş :D
Ediz: dur bak ne buldum
Fehim: zenginlik zenginlik buldum
Ediz: hitit kralının duası
"Tanrım,
Beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası Içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver . "
Fehim: m.ö. 2000de amaçları buydu yüksek ihtimal hmm
Ediz: günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini bahşet esaslı adammış
Fehim: :D
Ediz: demekki o zamanlarda da düşünülüyormuş bunlar
Fehim: evet
Ediz: adam amaçsızlık içinde kaybolmamak adına sonsuz sükunet talep ediyor resmen
Fehim: adamın istediği tek şey daha sakin bi yaşam gibi :D
Ediz: benimkinden daha sakin bi yaşam = ölüm
Fehim: kral olmaktan sıkılmış belkide
Ediz: sıkılmıştır olası bilmiyorum insan yaşamak da dahil yaşamın içindeki herşeyden sıkılma lüksüne sahip bence
Fehim: evet tamamen bağlanabildiği ve gayet uzakta olan bir amacı yoksa kalan herşeyi önemsemicek mesela
Ediz: bizim öyle bişeye ihtiyacımız var yani benim var ve bence senin de var :D
Fehim: :D evet var yoksa herşey boş gelmeye başlıyor :D
Ediz: "tanrım bana sonsuz monotonuktan sıkılmayacak zeka geriliğini bahşet"
Fehim: haha :D evet işte bak düşünmesek aslında problemde olmayacak
Ediz: "knowledge is happiness" t.hobes... yalan, kuyruklu yalan. hobes değildi lan o :D
Fehim: hobbes
Ediz: du bakayım
Fehim: :D thomas bugün devletle ilgili bi yazısını okudum daha :D
Ediz: thomas jefferson imiş
Fehim: hmm sözün sahibi mi ben de hobes takıldın sandım :D
Ediz: yok sözün sahibinin kuzeninin bi arkadaşı :D
Fehim: :D:
Ediz: Toparla bakayım benim kafa dağıldı "Sonsuz monotonluğu taşıyacak bir bünyeniz yoksa ve sağlamından bi amaç sahibi değilseniz buralar harbiden sıkıcı"
Fehim: "hayatın boş olmadığına kendini inandırmak için ihtiyacın olan tek şey düzgün bir amaç" :D
Ediz: ya da her türden yalana inanabilen bi kafa yapısı
"hayatın kendisi bir amaçtır"
Fehim: :D:d
Ediz: El salla seyircilere, stalkers bayılacak buna "aaa bak sohbetlerini okuduk vay anasınıııı" :D
Fehim: stalkers :D:D


Daha tabi bu uzar gider böyle. Ha bunu niye yaptık; cidden işimiz gücümüz yok bizim. Zamanından önce ölmemek istiyorsanız ölümü düşünmeyin. Sevgiler, kaygılar... Görüşmek üzere.

21 Ocak 2012 Cumartesi

Lemniskat

"Bir hayal organıyla yaşadığı sürece kendine zarar verecek olan insanı sonsuz acıdan kurtaran ölüm, doğumdan üstündür." Hakan Günday'dan alıntılanmış bir intihar notu. Yalnızlık Nietzsche'ye ve T.Hobes'a göre kutsal sayılabilecek değerde bir olgu. Benim hayal organım ben yalnızken çalışmaya başlıyor. Ve zamanla kendimden korkmama yol açıyor. Saçma sapan herşeyi üretebiliyorum yaratımlarım var asla gerçekleşmeyecek hesaplarım var. Önce kendimden sonra yalnızlıktan korkuyorum, korktukça Zerdüşt'ü daha çok seviyorum korkum tapınışım olmaya başlıyor. "kurtaran ölüm, doğumdan üstündür" cümlenin ufak bi rötuşla geldiği hâl bu herhangi birşeyden kurtarması kâfi; yalnızlık dahil. Hatta ölüm insanı ölmek korkusundan bile kurtarabilir. "ölüm doğumdan üstündür" her ölüm doğumdan üstündür çünkü doğduğunuzda anneniz hâlâ bakire değilse reklamınız yapılmaz ve doğduğunuzda annenizin hâlâ bakire olma ihtimali en az ölü bir bebek kadar düşüktür; ama ölümünüzde panolar dolar hayatında adını hiçbiryere yazdıramamış insan bile ölerek bunu başarabilir. Ve ölerek birşey başarabileceğinizi iddia ediyorsam benim korkmak için okkalı sebeplerim var demektir. "Çünkü hepsinin laneti aynıdır; düşünmek. Çünkü hepsinin alın yazısı aynıdır; düşünüyorum, öyleyse varlığımı yok edebilirim.". Lemniskatın sonu neresidir? Bu yazı ilk çizilen lemniskat anısına yazılmıştır. Başladığı yerde biter.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Kıyıdan Yapılan Analiz

Kitapları sığ bir mantıkla 3e ayırabilirim kendimce

1-Hemen okunup bitirilmesi gerekenler (iyiler)
2-Yarıda bırakılıp belki sonra ele alınabilecekler (kötüler)
3-Bitirilemeyecekler (en iyiler)

hayatımda iki kitabı bitirmeye kıyamadığım için sonsuza bıraktım nasıl bittiklerini hâlâ bilmem bilmek de istemem çünkü böyle olunca onlardan alacağım haz da sonsuza uzadı. Ve "Az" bitiremediğim 2. kitaptan yakaladı beni 1. kategoriye girdiği aşikar ama Hakan Günday bir yazar olarak apayrı bir kulvara attı kendini kitapları 1. kendisi 3. kategoride. Durumum el verse yarın iki kitabını daha alır bi çırpıda bitirirdim ama birini daha seçmek mecburiyetindeyim ve o "Azil" olacak. Kendini hırpalamadan yazan adam bulmak zor açık açık örneklemekten çekinmeyeceğim geçtiğimiz günlerde Chuck Palahniuk isimli yazarın Tekinsiz isimli kitabını okumaya yeltendim kitap açık ve net bir şekilde "2"dir. Hatta o kadar "2"dir ki kitapla yazar da bir anda "2" olmuştur. Üstüne elime aldığım Hakan Günday eserleriyse resmen üstümden Palahniuk leşini kaldırmış silkinip doğrulmama yardım etmiştir. Açıktır Palahniuk okumayınız efendim. "Ölüm pornosu" isimli eseri de çok güvendiğim insanlarca değersiz bulunmuştur. Bu da benim reklamım olsun. Oğuz Atay'ı tekrar tekrar saygıyla anıyorum.

30 Aralık 2011 Cuma

Bilinçsiz Oyunlar.

Uyumayı seven bi adamım bunu inkar edemem hele son zamanlarda neredeyse günün 15saatini uykuya veriyorum. Bugün kendi kendine güldüren bişey geldi başıma beynim benimle toplamda 3kez oyun oynadı. Birincisi uyku felci denen olay. İkincisi ve üçüncüsü aslında ikisibirarada; iç içe girişik bileşik olay. Şöyle:
   Uyandım uyuduğum odanın kapısına kadar gittim sonra yine uyandım ilk uyanışım rüyaymış. Neyse kalktım gözlerim acıyor yine çok uyumuştum yüzümü yıkayayım kendime geleyim dedim su soğuktu, bilgisayarımı açtım yüzümü yıkamış olmama rağmen gözlerim hala flu görmek konusunda ısrarcıydı nedenini biraz sonra anlayabildim çünkü tekrar uyandım ikinci yaşadıklarım da rüyaydı. Şimdi yine uyanığım ama emin olamıyorum.
-ikinoktagülensurat-
Gerçekliğe daha yakın olduğum kesin çünkü bu daha net. İkinci uyanışımda beynim hile yaptı gözlerimi açamıyorum gibi geldi ama aslında olay o değil çevreme çok dikkat etmem hafızam da çok kuvvetli değildir nesnelerin yerlerini ve tam şekillerini hatırlayamayabiliyorum gözlerin net görmemesi bunun hilesi yerdeki parkelerde şeklin farklı olduğunu ayırabilecek kadar net görseydim anlardım ya da tuvaletteki lambanın yerini net görebilseydim anlardım. Nitekim dün akşam yatmadan önce bilgisayarı açık bırakmıştım aslında onu hatırlasam yine kandıramazdım kendi kendimi...

17 Aralık 2011 Cumartesi

Demokratörlük.

İnsanlara birçok konuda saygı duyabilirim. Daha iyisini üretemediğim düşünceleri kabul edebilirim. Yapmışlığımda vardır; ama demokrasi bunlardan biri değil. Kendisi olmanın farkında olmayan toplumlarda demokrasi "kendi diktatörümüzü seçebildiğimiz diktatörlük çeşidi" olarak kalmaya mahkumdur. Kıvıracak değilim milyonlarca başkanın olduğu ülkemde bende başkanlık koordinatörlük zartlık zurtluk yaptım bi çok kez. Seçim de kaybettim. Mesela dün mesleki bir odanın gençlik örgütlenmesinin yönetimi el değiştirdi; 2 yıllık emek bildiğin çöpe gitti. Sebep; demokrasi. Çalışıyorduk kendimizce iyi şeyler yapıyorduk insanlara daha iyiyi vermek niyetiyle boş vaktimizde kıçımızın genişlemesini önlemek için koşuşturuyorduk. Sonra noldu hiçbirşey yapmamış adını duymadığımız adamlar "adayız biz" diye telafuz edilen ilk duyduğumda katalanca gibi gelen bir cümleyle karşımıza çıktılar. Ben hep azınlıklarla olmuşumdur. Hâl böyleyken mağlûbiyet kaçınılmaz. Sonrası kavga gürültü polis molis bişeyler. Nietzsche şöyle der ; "çoğunluğun kanaatinin geçerli olduğu bir siyasal sistem; en az, azınlığın kanaatinin geçerli olduğu bir siyasal sistem kadar dogmatik ve akıldışıdır." yani demokrasi bir anlamda diktatörlüğe antitez olarak gelmişse de özünden farklılaşamamıştır. Sevmiyorum, sevmeyeceğim.