30 Aralık 2011 Cuma

Bilinçsiz Oyunlar.

Uyumayı seven bi adamım bunu inkar edemem hele son zamanlarda neredeyse günün 15saatini uykuya veriyorum. Bugün kendi kendine güldüren bişey geldi başıma beynim benimle toplamda 3kez oyun oynadı. Birincisi uyku felci denen olay. İkincisi ve üçüncüsü aslında ikisibirarada; iç içe girişik bileşik olay. Şöyle:
   Uyandım uyuduğum odanın kapısına kadar gittim sonra yine uyandım ilk uyanışım rüyaymış. Neyse kalktım gözlerim acıyor yine çok uyumuştum yüzümü yıkayayım kendime geleyim dedim su soğuktu, bilgisayarımı açtım yüzümü yıkamış olmama rağmen gözlerim hala flu görmek konusunda ısrarcıydı nedenini biraz sonra anlayabildim çünkü tekrar uyandım ikinci yaşadıklarım da rüyaydı. Şimdi yine uyanığım ama emin olamıyorum.
-ikinoktagülensurat-
Gerçekliğe daha yakın olduğum kesin çünkü bu daha net. İkinci uyanışımda beynim hile yaptı gözlerimi açamıyorum gibi geldi ama aslında olay o değil çevreme çok dikkat etmem hafızam da çok kuvvetli değildir nesnelerin yerlerini ve tam şekillerini hatırlayamayabiliyorum gözlerin net görmemesi bunun hilesi yerdeki parkelerde şeklin farklı olduğunu ayırabilecek kadar net görseydim anlardım ya da tuvaletteki lambanın yerini net görebilseydim anlardım. Nitekim dün akşam yatmadan önce bilgisayarı açık bırakmıştım aslında onu hatırlasam yine kandıramazdım kendi kendimi...

17 Aralık 2011 Cumartesi

Demokratörlük.

İnsanlara birçok konuda saygı duyabilirim. Daha iyisini üretemediğim düşünceleri kabul edebilirim. Yapmışlığımda vardır; ama demokrasi bunlardan biri değil. Kendisi olmanın farkında olmayan toplumlarda demokrasi "kendi diktatörümüzü seçebildiğimiz diktatörlük çeşidi" olarak kalmaya mahkumdur. Kıvıracak değilim milyonlarca başkanın olduğu ülkemde bende başkanlık koordinatörlük zartlık zurtluk yaptım bi çok kez. Seçim de kaybettim. Mesela dün mesleki bir odanın gençlik örgütlenmesinin yönetimi el değiştirdi; 2 yıllık emek bildiğin çöpe gitti. Sebep; demokrasi. Çalışıyorduk kendimizce iyi şeyler yapıyorduk insanlara daha iyiyi vermek niyetiyle boş vaktimizde kıçımızın genişlemesini önlemek için koşuşturuyorduk. Sonra noldu hiçbirşey yapmamış adını duymadığımız adamlar "adayız biz" diye telafuz edilen ilk duyduğumda katalanca gibi gelen bir cümleyle karşımıza çıktılar. Ben hep azınlıklarla olmuşumdur. Hâl böyleyken mağlûbiyet kaçınılmaz. Sonrası kavga gürültü polis molis bişeyler. Nietzsche şöyle der ; "çoğunluğun kanaatinin geçerli olduğu bir siyasal sistem; en az, azınlığın kanaatinin geçerli olduğu bir siyasal sistem kadar dogmatik ve akıldışıdır." yani demokrasi bir anlamda diktatörlüğe antitez olarak gelmişse de özünden farklılaşamamıştır. Sevmiyorum, sevmeyeceğim.

Ouroboros

Ve Lilith altta olmak istemedi hakaret gibi geliyordu ona; adama gönderilen ilk eş, ilk gurur, ilk saygı. Beni üstüne al dedi şehvetin doruğunda görünen kendisi olmalıydı; adam kıskandı hakaret bildi sonra göklerden ecesi indirildi ilk kadın ilk kıskançlık, ilk itaat, ilk anlaşılmazlık. Altta olmak onun için sıkıntı değildi.

İşte inanç size bunu yapabilir. Kadınları objeleştirebilir eşitlik sistemlerini bozabilir. Adem Lilith'e hükmedemediği için tanrı Havva'yı yaratmıştı. Havva soysuzluğun simgesi... Lilith yeniden doğmaya başladı artık heryerde görmemiz mümkün onu ve tanrı... Bana ondan bahsetmeyin. Dengelenmek zorunda herşey; bir doğum bir ölümle... Ve adam altta olmak istemeyecek yine.